26 Şubat 2011 Cumartesi

13 Şubat 2011 Pazar

Yarını lanetliyorum ... :)

O lanet olası günün adını dahi anmayacağım tabii ki. Olan için de olmayan için de nefret edilesi ... :) Dikkat ettiniz mi bilmem ama ortalık pırlanta reklamlarıyla falan dolu. Sanki evlenmek çok matah bir şeymiş gibi ortalık tek taşların elele tutuşup gösteri yapması gibi. Çok da güzel bir şey olsaydı şu anda MTV de izlediğim love special weekend deki sevgililerin 10 adedi ölmezdi geri kalanı da ayrılmazdı . Hiç yüzü gülen çıkmadı mesela ... Ama ben gülebiliyorum , neden çünkü yalnızım :)

Önce karın ağrısıyla başlar sonunda karın ağrısıyla biter.
Hayatında çekmediğin kadar kapris çekersin , durduk yere kapris yaparsın.
Paranoyak olursun ki şarkısı bile var ... (Paranoyak halim yok benim tedavim alo aşkım nerdesin , neredesin kimlesin şeklinde)
Zamanını bölüşmek zorunda kalırsın ... Çok değerlidir şahsen vb vs. Bu iş böyle uzar gider.

Haydi bir de empati yapmayı deneyelim madem ...

Karnında kelebeklerle başlarsın , çocukla çıkarsın ...
Kapris yapmak iyi bir şey olabilir belki , kimbilir belki de bu işin mazoşisti de vardır ...
Paranoyak olmak da iyi olabilir belki. Beynin sürekli bir şeylerle uğraşarak zinde kalmasını sağlar ?
Zaman dediğin şey de gelip geçicidir zaten. ha senin olmuş ha paylaşmışsın. İki günlük dünyada paylaşmak da iyidir :)




My Mistakes Were Made For You



Hımmm uzun zamandır beni böyle bir anda içine alan bir şarkı ile karşılaşmamıştım. Beğendiğim iyi oldu. The Last Shadow Puppets artık takip listemdedir ... :)

7 Şubat 2011 Pazartesi

DELİRMEDEN ÖNCEKİ SON ŞARKI ...

Artık hayalle gerçeği ayıramaz hale gelmiştim. Halının altından süzülen bir köpekbalığı gördüm en son , parkelerden yol yapıp aşağı kata indi. Beynim yerindeydi ama galiba gözlerim ve sanrılarım değil. Önce biraz korktum. Gerçekliğe veda ediyordum. Kafamı arkaya çevirip bakmak gibiydi sanki ama buna bile mecal yoktu...

Aklıma bir şey geldi sonra. Deliriyordum evet ama bunun nesi kötüydü? Ne yaptıklarımın doğruluğunu tartacak ne yanlışlarımdan mesul olacaktım. Yaşayıp gidecektim işte. Belki bana doğru uzanan bir kornayı flüt , yaklaşan bir araba farını melek sanıp koşacaktım ona. Ölüp gidecektim işte... 

Yavaş yavaş unuttum gerçekleri. Önce nerede olduğumu , sonra duvarın rengini , sonra da adımı. Artık başkalarınca hiç kimseydim. Kendim için ise herkes. Yalnız delirmeden önce bir şarkı dinliyordum. Sahi neydi onun adı ... ?

6 Şubat 2011 Pazar

SADE


Ben bugün en yalın halimdeyim. Sabah kalkıp su vurdum yüzüme sabun bile kullanmadan. Yüzümü havluya silmedim izi yok olmasın diye tazeliğin. Sadece içimdeki sesi dinledim ve kuru bir ”merhaba” dedim güne …

Bir bardak süt koydum bir dilim ekmeğin yanına. İçinde ne şeker ne sıcaklık vardı. Soğuk soğuk aktı dudaklarımdan yetmeyeni. Üzerimde bir şey yoktu zaten tenimden başka …

Duvarlar beyaz (ve sade) , sütün rengi beyaz (ve sade) , hayatım renksiz (ve sade)

Elimde kumanda frekans frekans. Ekranda gelen yüzler , geçen yüzler. Ne kadar da masum görünüyor hepsi. Ama inandırmıyor hiç birisi. Kapalı bir televizyon veya ekrandaki karıncalar bile daha iyi …

Evin içinde volta atıyor ayaklarım. Bir o duvar bir bu duvar gezinmekten bıkkın. Metrekarelerle sınırlı bugün sabrım. Taşırması çok olay olacak sanırım :)

Akşam üzeri güneş perdemde. Daha önceki izleri yüzünden sarı. Selamlıyor öylece suratımı. Küçük bir gülüş kopuveriyor benden kolayca. Bu beni çok mutlu etti kendi aklınca …

Zaman çok çabuk daraldı. Şimdi sokaklarda sade bir karaltı. Ayın ışığı yol gösterici bir pusula. Zindan kalpler yavaş yavaş çıkıyor dışarıya. Oldukça sade …

Oturdum koltuğa kütlemin gerektirdiği haliyle. Sadece ben ve yumuşak bir zemin. Rahatlıksa rahatlık , huzursa huzur. Kapadım gözlerimi yavaşça … Ömrümün son gününün en sade uykusuna …

Beyazlamış saçlarım , bedenimi saran beyaz bir örtü eşliğinde. Son sessizlik oldukça sade …

KAFAMA TAKILANLAR

Geçen gün bir ahpabım ile konuşurken aklımıza geldi. Konu yemekten açılmıştı. Hazırlamak uzun sürüyordu ama yemesi taş çatlasın 10-15 dakika . O günden sonra ufak bir araştırmaya giriştim ve sevgili Semiha Yankı'nın şarkısından gaz alarak mini bir liste çıkardım. Aklıma ilk bunlar geldi :)) Siz de ekleyin ...



1.Sevmek bir ömür sürer sevişmek bir dakika :)) [Semiha Yankı'nın ki bu kadarmış :) ]

2.Yemek yapmak bir saat sürer yemesi 10 dakika

3. Uyumak sekiz saat sürer , uyanmak 1 dakika

4. Yazmak çok zaman alır , okumak beş dakika

5. Sınava çalışmak 4 ay sürer , sınavsa 40 dakika

6. Temizlik saatler alır , kirletmek 5 dakika

7. Çamaşır bir anda kirlenir , yıkamak 50 dakika

8. Soyunmak 3 dakika sürer , hazırlanmak 30-40 dakika

9. Film çekmek bir sene sürer , izlemek 90 dakika

10. Üzülmek uzun sürer , ağlamak 10 dakika


Hımmm evet galiba tam tüketim dönemindeyiz ?

29 Ocak 2011 Cumartesi

Üşendiğim şeyler ... :)


Az önce twitter'da bunların kısa bir dökümünü yapayım dedim ama 140 karaktere sığmayacak kadar çokmuş meğer. O zaman buradan da yazmalıyım ... :)

1. Bakkala gitmek : Evde tek başımaysam ve alınması gereken bir şey varsa ve bu bakkaldan alınacaksa bekler , bekler ve beklerim. Ta ki yumurta kapıya dayanır o zaman kalk gidelim derim totoma ...


2. Çişe kalkmak : Özellikle geceyse , rüyamda tuvalet içideysem ama işiyemiyorsam , zaten tuvalet içindesin işe gitsin diye kendimle kavga ediyorsam ve sonunda o sinirle uyanmışsam ... İnadına kendimi kasarım. Ama sonra anlarım ki nalet olası metabolizmam beni hep yener ... 2 Seçenek vardır ya yatağa ya tuvalete işemek. Haliyle tercihim tuvalet olur :)


3. Eczaneden ilaç almak : Buna da o kadar üşeniyorum ki anlatamam. Ateşli hastalıklar içinde yanıyor olsam da o eczaneye gidip ilacı alana kadar iyileşirim. Önce evde olan ilaçlara bakarım , sonra kocakarı ilaçlarında çare araştırırım. Ama baktım ki ölüm döşeğine yaklaşıyorum eczaneye doğru yol alırım ...


4. Eşyalarımı düzenlemek : Genelde hep ortalıkta savruk olarak durmakta olan eşyalarımı ara sıra da olsa yerlerine yerleştirme işkencesi için kendimi 1 hafta öncesinde psikolojik olarak sakinleştiririm :) Beynimde bir plan çıkarır ve o plan doğrultusunda önce telekinetik güç yaratmaya çalışır , sonra da işe yaramayınca yarım saat içinde odamı düzenlerim. (Yarım saat sınırının sebebiyatı da en fazla o kadar dayanabilmemden kaynaklı :)


5. Gitmek : Eğer bir plan yapılmışsa o plana hazırlanma üşengeçliğim meşhurdur. Bekler , bekler ve beklerim. Ardından saate bakar 10 dk kaldığında önce panik yapar sonra da speedy gonzales gibi bir hazırlanma sürecine girerim. (Bir de zaman takıntım var buna ironi olarak , geç kalmayı sevmem :) Bu 10 dk da duş alma , giyinme ve evden çıkma dahildir. Gittiğim yerde domuz gibi eğlenir , aradaki stresli zamanı kapatırım :)